Bu ülke bu günlere kolay gelmedi.
Hatırlayalım lütfen bizi temsil etmeleri için seçip meclise gönderdiğimiz vekillerin, askeri vesayeti aşmalarının mümkün olmadığı yılları.
Balans ayarları, muhtıralar, laiklik elden gidiyor yalanları ve cumhuriyete sahip çıkma palavralarıyla, Türk milletinin manevi bağlarını koparmak için gece gündüz mücadele eden, bizde inançlıyız söylemleriyle mütedeyyin Müslümanlara zulmeden ateistler, daha dün gibi hafızalarımızda.
Fazla değil 25 yıl önce, Televizyonlarda yapılan açık oturumlarda İnançlı insanların haklarını savunacak tek bir isim göremezdik.
Laiklik dinsizlik gibi anlatılır, başı kapalı kadınlarımıza öcü gibi bakılırdı.
Başörtülü üniversite öğrencilerimize ikna odalarında akla gelmez baskı ve işkenceler yapılırdı.
Merve kavakçı TBMM sinden kovulurken onu kovan, bugünün insan hakları savunucuları ve demokrasi havarileri, beş vakit namaza da başlasalar, her gün beş vakit gusül abdesti de alsalar asla beni değiştikleri konusunda ikna edemezler.
Hatırlayın adalet bakanı Moğoltay’ı, kendisine adalet bakanlığına alınan yeni savcı ve hakimler arasında neden farklı görüşlerde atamalar yapılmadı denildiğinde, ne yani ben solcular, devrimciler dururken, ülkücüleri mi hakim savcı yapacağım demişti.
Şimdi bana adaletten bahsetmeyin, ben sizin adaletsizliğinizi merhum menderese yaptığınız zulümlerle babamdan dinledim. Sonra benim gençliğim de sizin adaletsizliklerinizle mücadele ederek geçti.
Ben Atatürk’ü dillerine maksatlı şekilde pelesenk eden bir kısım insanları iyi tanırım. Onların Atatürk sevgisinin göstermelik bir sevgi ve Atatürk’ün ismini de kendilerine koruyucu kalkan yaptıklarını çok iyi bilirim.
Gerçek Atatürk severler, bu vatana ihanet edenlerle kol kola yürürler mi hiç. Mustafa Kemal Atatürk, ruhu şad olsun, bırakın vatana ihanet edenlerle bir arada olmayı, vatana ihanet edenlere, yaşam hakkı tanımayan büyük bir Türk milliyetçisidir.
Ha, bir şey daha hatırlatayım sizlere; ben Atatürk sevgisini kitaplardan değil Onun silah arkadaşı, istiklal savaşı gazisi dedemden öğrendim. Onun için Atatürk sevgisi bize atamızdan yadigar kalmıştır, yani benim ailemde çakma Atatürkçü yoktur.
Fazla değil 25 yıl önce Asker aktif siyasetin konjektörünü belirlerdi. Kışlasından çok, kışlasının dışına çıkar, sürekli demokrasiye ve seçilmişlere balans ayarı yapardı.
Kendilerine tabi olmayan Başbakanlara, bakanlara, seçilmiş insanlara hem korku salarlardı, hem de hakaret ederlerdi.
Ben yıllar önce 59. Topçu tugayında mescidin kapatılıp nasıl köpek meskeni yapıldığını gözlerimle gördüm.
Şimdi o tugayda adı sultan Alparslan olan muhteşem bir cami yapıldı hem de 1200 kişilik. Bakın nerelerden nerelere gelmiş Türkiye, söyleyin 25 yıl önce hangimiz bunları hayal edebilirdik.
Geçtiğimiz günlerde peygamber ocağı olarak gururla adını andığımız askeri 59. Topçu Tugayının Sultan Alparslan Camiinde, ilk Cuma namazı da kılındı çok şükür.
Namaz sonrası irtica hortlamadı. Şeriat naraları da atılmadı.
Gene hepimiz hatırlarız bu tugayımızda acemi Erlerin Yemin törenlerine gelen başı kapalı olan anne, bacı ve eşlerinin yemin törenlerine dahi alınmadığı o zalim yılları, kim unutturabilir ki bunları bize, söyleyin nasıl unuturuz, unutmadık, asla unutmayacağız.
Yıl 1996, ziyaretine gittiğim şehir dışındaki bir akrabamın lojmanına eşim kapalı olduğu için gece yarısını bekleyip karanlıkta girmek zorunda kaldık. Üstelik gittiğimiz yer devlet lojmanıydı.
O günlerde başörtüsü her yaştaki kadına yasaktı, yasak. Karanlık çökünce etrafta kimseler görünmeyince farklı bir giriş kapısından hızla süzülmek zorunda kaldık lojmana, sonra sabaha kadar uyuyamadık.
Seher vakti gelince alaca karanlıkta kimselere görünmeden ertesi gün terk ettik lojmanı. O günleri bizzat yaşayan bizler, o günler bir daha geri gelir diye çok korkuyoruz. Onun için o günleri Unutmadık, unutmayacağız.
Ben cumhuriyet resepsiyonuna eşimle davet edilip, sonra kapıda valilik özel kalem müdürü tarafından durdurularak, vali bey talimat verdi, içeride komutanlar var, eşiniz başörtülü oluğu için sizi eşinizle içeri alamayız diyerek kapıdan döndürülenlerden biriyim. Nasıl unuturuz o zulüm dolu yılları Unutmadık, unutmayacağız.
Üstelik Tüm bu aşağılık ayrıştırma eylemlerini istiklal savaşı gazisi mübarek bir insanın torunu olarak yaşadım. Şu anda dedemin İstiklal madalyasını ve madalya beratını hala gururla taşımama rağmen, o dönemlerde Cumhuriyeti kuran bir kişinin torunu olarak, cumhuriyetin kuruluş yıldönümünde Cumhuriyetin kurumlarına alınmadım.
Benim yaşımda olanlar çok iyi bilir. Bundan 25 yıl önce bir tane üniformalı insanı Cuma namazlarında camilerde görebilir miydik? Bırakın camileri, evlerinde bile gizli kılarlardı namazlarını.
O yıllarda başörtülü doktor, hakim, savcı, eczacı, öğretmen, polis, asker, milletvekili, bakan olunması mümkün değildi. Çünkü bunlar olursa laiklik gider şeriat gelir diyorlardı.
20 yılı aşkın süredir ne şeriat geldi, ne gerçek laiklik gitti, ne de cumhuriyetten taviz verildi. Bu süre zarfında ne İran, ne de Arabistan oldu Türkiye.
Tam tersine cumhuriyetten bu yana en çok bağımsızlık mücadelesi son 20 yılda verildi. Milli sınırlarımızın korunması, Milli silahlarımızın geliştirilmesi, ordumuzun Milli ordu haline dönüştürülmesi, topraklarımızda kimseden izin almadan petrol, doğal gaz ve kıymetli cevherlerimizi arayabilecek teknolojik donanımlara erişilmesi, o yıllarda her Türk milliyetçisinin hayaliydi.
Şükürler olsun ki başardık bunları. Türk cumhuriyetlerine Atatürk’ün hayal ettiği ağabey devlet olmayı başararak, Türk dünyasını kurup onların lideri olma konumuna geldik.
İhalarımızla, sihalarımzla tüm dünyada konuşulmaya başlandık. 30 yılı aşkın süredir işgal edilen Azerbaycan’ın topraklarını geri almasını sağladık.
Ben buradan özellikle, ülkemizde böylesine zorlu süreçlerde milli şahlanışın oluşmasına katkıda bulunan, büyük devlet adamı Sayın Devlet Bahçeli ye ve onun değerli ekiplerine, yüce Türk milleti adına şükranlarımı sunuyorum.
Bahçeli bu duruşuyla, devletin bekası için, Cumhur ittifakının oluşmasına verdiği destek ile Atatürk’ün söz konusu vatan ise gerisi teferruattır sözünün gereğini yerine getiren büyük bir lider olmayı başarmıştır.
Köyleri basan gece yarısı masum çocuklarımızı, kadınlarımızı, yaşlılarımızı hunharca öldüren, yol kesen Türk milletine korku salmaya çalışan o caniler eşkıyalar nerede şimdi?
Erzincan Erzurum-- Erzincan Sivas arası karayolu yolculuklarımızda bile gece yolculuğu yapmaya korkardık. 23 yılda onbinlerce terörist yok edildi. Bu terörist caniler Ülkemiz sınırları içerisinde artık korku salamıyorlar, tam tersi kendileri dağlarda taşlarda bile Türk ordusunun ve istihbaratının korkusundan rahat uyuyamıyorlar artık.
Çünkü kendi geliştirdiğimiz İhalarla yerlerini tesbit ediyor, sihalarımızla tepelerine bombalar yağdırıyoruz.
Bizler, bugün o günlerden daha mutlu ve gelecekten daha umutluyuz.
Yollarımız, köprülerimiz, yüksek elektrikli trenlerimiz, şahlanışa geçen harp sanayimiz, neredeyse her ile açılan hava alanlarımız, tüp geçitlerimiz, Hidroelektrik santrallerimiz, barajlarımız yer altı yer üstü zenginliklerimizle ülkemiz her geçen gün dünyaya adını daha çok duyuruyor.
Tabi ki o zor günleri yaşamayan bilmeyen gençlerimiz, bizim bu duygularımızı çok iyi idrak edemez. Ama onlara da anlatmalıyız. Unutamadığımız unutmayacağımız o karanlık günleri onlarda bilmeli.