Erzincan İl Müftüsü Muharrem Gül, Miraç Kandil’iyle ilgili bir mesaj yayımlayarak İslam aleminin kandilini tebrik etti.
Bilinmelidir ki o gece, Hz. Cebrail ile birlikte Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm Sidretül-Müntehâ’ya geldi diyen Müftü Gül mesajında: ‘17 Şubat Cuma gecesini Cumartesi gününe bağlayan gece, içerisinde çokça ilahi lütuf ve bereketler barındıran mübârek Mîrâc gecesidir. Sevgili Peygamberimizin Allâh-ü Teala’nın huzuruna kabulü anlamına gelen Miraç, Receb ayının 27. gecesi Cenab-ı Hakk’ın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâm’ın rehberliğinde Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâmın Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.
Bilinmelidir ki o gece, Hz. Cebrail ile birlikte Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm Sidretül-Müntehâ’ya geldi. Daha sonra Hz. Cebrail in rehberliğinde cenneti, cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke’ye döndü. Hz. Peygamber’in miracı hem kendisi hem de etrafındakiler için bir sınav olduğu gibi, mü’minler içinde bir sınavdır. Hedef miracın tarihsel olarak zaman, mekân ve mahiyetinin sırrına ermek değil, bu ümmete verdiği mesajı bir müminin ruhunda hissetmesi ve kendi miracının zeminin hazırlayarak onu gerçekleştirmesidir.
İsrâ, Peygamberimizin bir gece, Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa denir. Mîrâc ise Rasûlullah’ın (s.a.v.), Allâh’ın kudret ve azametine şahit; rahmet, mağfiret ve müjdesine nail olduğu kutlu yükseliştir. Mîrâcın ilk durağı, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dır. Müslümanların üç hareminden biri olan Mescid-i Aksâ ve üç mübârek beldemizden biri olan Kudüs, islâm medeniyetinin en önemli şahitlerinden, en değerli bilgi ve medeniyet hâfızalarındandır. Zira Kudüs, Hz. İbrâhim ve ondan sonra gelen bir çok peygamberin yaşadığı ve defnedildiği, Hz. Musa’nın kavmine girmelerini emrettiği, Hz. Dâvud’un fethettiği, oğlu Süleyman (a.s.)’ın inşaâ ettiği, Peygamberimizin Mîrâc’a yükseldiği, mübarek yüzünü dönüp namaz kıldığı, Hz. Ömer’in Rasûlullah’ın izinden giderek fethini gerçekleştirdiği, Eyyûbîlerin, Memlüklerin ve Devlet-i âliyye’nin hizmetini görmekten şeref duyduğu mübârek bir belde, mukaddes bir topraktır. Bu nedenle Kudüs ve Mescid-i Aksâ sevdasını gönülde taşımak, buralara hizmet etmek için gayret göstermek her müslümanın arzusu, ideali ve görevi olmalıdır.
Miraç, beşerilikten insanlığa yükseliştir. Müslümanlar bu yükselişi tıpkı Resul-i Ekrem (s.a.s.) gibi ancak O’nun razı olacağı bir hayatı yaşayarak gerçekleştirirler. Miraç, göklere olduğu kadar insanın kendi semasına yani kalbine ve iç dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur. Miraç yolculuğundan dönüşte Sevgili Peygamberimizin ümmetine getirdiği emanetlerin ilki şirk günahını işlemeksizin ölenlerin Allah’ın affına nail olacağı, her gün beş vakit namazın farz olması ve Bakara Suresi’nin son ayetleridir. Peygamberimizin Kur’an’da geçen duası da diyebileceğimiz duayla;
“Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara 286) mesajımızı tamamlarken, Miraç gecesinin Erzincan’ımıza, ülkemize, gönül coğrafyamıza barış, huzur, bereket getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederim.
Asrın felâketi denecek büyüklükte bir felâketin ve acının yaşandığı illerimizde/ülkemizde tek yürek haline gelen milletimize Yüce Rabbimizin, “Elbette zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, evet; Muhakkak her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirâh, 94/5-6) diye sunduğu müjdesinin gönüllerimize sağanak sağanak yağdırdığı inşirah ve umutla, inanıyoruz ki bu zorluğun da beraberinde bir kolaylık, bu sıkıntının da ardından bir ferahlık gelecektir inşallah. Bizler, Erzincan olarak âfet bölgesine tâ ilk günden itibaren organize bir şekilde ekip çıkararak ve hem aynî, hem de nakdî her türlü ihtiyaç malzemesini temin edip deprem bölgesine ulaştırarak acıya ortak olmaya ve kardeşlerimize ensar olma niyetiyle umut olmaya gayret gösteriyoruz. Biliyoruz ki her türlü zorluğu omuz omuza, gönül gönüle aşan aziz milletimiz, Rabbimizin rahmet ve inayeti, devletimizin kudret ve gayreti, sahip olduğu basiret ve ferasetiyle yine yaralarını saracaktır, sıkıntılarını aşacaktır Allah’ın izniyle.
Bu vesileyle, geçmişten günümüze afetlerde ve felaketlerde vefat eden bütün kardeşlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet, yakınlarına ve necip milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Cenab-ı Hak, bizlere bir daha böyle acılar yaşatmasın. Ülkemizi, milletimizi, İslam âlemini ve bütün insanlığı her türlü afetten, felaketten, kötülüklerden, şerlerden muhafaza buyursun.
Mîrâcımız mübârek olsun’ dedi.